Yaşanan bu kirliliğin yeni bir olgu olmadığının altını çizen Öztürk; “ Bu kirlilik dün ortaya çıkmadı. Yılların ihmalleri ve plansızlığının bir sonucu olarak, artık denizimiz kirli, köpüklü ve çok ağır bir koku yayıyor. Üstelik gece saatlerinde mevcut arıtma tesislerinin civarında ve günün her saatinde ise derelerin denize döküldüğü yerlerde çok ağır bir lağım kokusu hakim artık. Altınkum’dan çıkan koku Akçay’a kadar ulaşıyor. Havran Çayı’nın kokusuyla Edremit Çayı’nınki birbirine karışıyor. Altınoluk, Gömeç ve Ayvalık’ta da koku ve kirlilik şikayetleri var.
Ne yazık ki, Körfez’de önce altyapı imalatları yapılıp, sonra konutlar inşa edilmedi. Aksine önce büyük bir hızla yazlık konutlar yapıldı ama altyapı yatırımları bir türlü tamamlanmıyor. Bunlar hala, ikametgaha bağlı kayıt sisteminde görülen nüfusa göre planlanıyor. Oysa ilçemizde kağıt üzerine 170.000 olan nüfus, artık kışın 400.000 ve yazın 1.200.000’e çıkıyor. Kapasitesi yetmeyen arıtma tesisleri ise 16 saatlik işlem süresini 3 saate kadar indirseler bile yeterli seviyede arıtma yapamıyorlar. Atık sular bu haliyle, “alıcı ortam” denilen denize gönderiliyor. Zaten Körfez’de sadece basit biyolojik arıtma yapabilen tesisler var. Halbuki Körfez iki adet dar su kanalıyla açık denize bağlanan bir kapalı havza. Akıntı ve sirkülasyonu yoğun olmayan bir hassas su alanı. Böyle yerlerde “İleri Biyolojik Arıtma” tesisleri yapılması gerekiyor ve bunun bir yönetmeliği bile var. Fakat yıllardır idare ve yerel yönetimler tarafından bu yönetmelik hükümleri hakkıyla yerine getirilmiyor. Aksine “benim zamanımda mı kirlendi, yıllardır onlar yönetti” bile diyor seçilmiş siyasetçiler” diyerek sözlerine şöyle devam etti.
“Halbuki Körfez’i korumanın “onları-bunları” yok. Körfez’de sadece vatandaşlar, diğer canlılar ve acil ihtiyaçları var. O nedenle, bizim gerçeklerimizi bilmeyenler seçimlerde aday da olmasınlar lütfen. Yetersiz arıtma tesisleri bir yana, 25-30 yıldır foseptikle idare eden ve vidanjörle atıksularını nakleden bölgeler var. Yeni arıtma tesisleri yapmayan sorumlular, yaz sezonunda foseptiklerde atıksu biriktirilmesini, kendileri için o sıkıntılı dönemde bir kurtuluş yöntemi gibi görüyorlar. Öyle ya, bu atıksuların hepsi birden anında akıp BASKİ’nin arıtma tesisine gitse ne olacak? Ayrıca Körfez’de hiçbir arıtma bile yapılmadan atıksuların “derin deşarj” uydurmacasıyla doğrudan denize verildiği bölgeler bile var.
Derelerimiz ise bugün Körfez’e kirlilik taşıyan kanallar haline getirilmiş bulunuyor. Onları kirleten faktörler tümüyle ortadan kaldırılmadan, arada bir balçık toplama işlemi yaparak bu kirliliği gidermek boşa bir çaba oluyor. Denizimiz, bu dereler vasıtasıyla da kirletiliyor.
Özel arıtmalar da ayrı bir sorun. Bunun iki tarafı var. BASKİ’nin bir yaptırımı yok özel arıtmalar üzerinde. Çevre İl Müdürlüğü ise sadece şikayet üzerine denetim yaparak ceza kesiyor. Fakat diğer taraftan, özel arıtma sahibi işletme ve siteler de yıllardır atıksularının bir kanalizasyon sistemine bağlanmasını ve bu külfetten kurtulmayı bekliyorlar. Son derece de haklılar. Oturma ruhsatı verilen konutlar için kanalizasyon yapılması gerekmiyor mu?
Körfez’de en son 2016-18 döneminde atıksu yatırımı yapıldı. O tarihten sonra bir çivi bile çakılmadı. Bu gerçek karşısında “madem altyapı yapamıyorsunuz, o zaman yeni inşaat izni vermeyi de durdurun” diyoruz. Büyükşehir Belediyesi sorumluluğu ilçe belediyelerine atıyor, ilçe belediyeleri ise çok farklı tutumlar sergiliyorlar. Mesela Burhaniye Belediyesi altyapısı olmayan yere ruhsat vermiyor. Edremit Belediyesi ise “arsa sahibinin Anayasal hakkı inşaat yapmak” diyor. Peki biz vatandaşların “temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama” hakkımız Anayasal bir hak değil mi? Bunu kim koruyacak? Yaşam alanımızın geleceğini sadece müteahhitler mi belirleyecek? Böyle giderse zeytinlikleri bitirmekle kalmayıp, sürdürülebilir bir turizm faaliyetinin de sonunu getirecekler Körfez’de. Bu durum kader olamaz, insan olan buna karşı elinden geleni yapar. Bizler de önce kamuoyunu aydınlatmaya gayret ettik. 2018’de Büyükşehir Belediyesi’nin kıyı yapıları konulu Çalıştay’ına katılarak görüşlerimizi aktardık. 2019 seçimlerinden hemen sonra da BASKİ’ye gittik arıtmalar konusunda. Güre ve Zeytinli projelerinin hazır olduğu ifade edildi. Proje bedellerinin 27 ve 20 milyon TL olduğu bile söylendi. Bir gelişme olmayınca bu sefer 2019 sonunda 15.000 imza toplayıp Körfez kirliliği için Balıkesir Valiliği’nden bir başka özel Çalıştay talep ettik. Güre’de Büyükşehir vasıtasıyla yapıldı Temmuz 2020’de bu Çalıştay ve Aralık’ta da notları basılı hale getirildi. Bütün sorunlarımız orada yer aldı. Fakat yine hiçbir yatırım yapılmadı. Daha sonra onlarca imza ve dilekçe kampanyaları, basın açıklamaları, yönetici ziyaretleri yapıldı, davalar açıldı, kirlilik konusu hep gündemde tutuldu. Dalyan’ın satılmaması için de büyük bir kampanya yaptık, alternatif bir Doğal Yaşam Parkı Projesi hazırladık ve Büyükşehir Meclisi gündemine aldırdık. Fakat olumlu bir gelişme sağlanamadı Balıkesir’de. O nedenle de, genel seçim sonuçlarını bekleyerek, Körfez kirliliğini Ankara’da merkezi yönetimin gündemine götürmeye karar verdiğimizi kamuoyuna açıkladık. Genel seçim bitti. Şimdi AK Parti’li Mehmet Özhaseki bakan. Kendisi vaktiyle de Çevre Bakanı’ydı, sonra partisinin yerel yönetimlerden sorumlu oldu. Balıkesir’de bazı işlemlerin, onun önerileriyle hareket eden Büyükşehir tarafından uygulamaya geçirildiğini biliyoruz. Körfez’deki aksamayı, plansızlığı görmek ve konuya el atmak şimdi ona düşüyor. Zira, bugüne kadar Körfez’in altyapı sorununa tek çivi bile çakmayan Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, şimdi bu konuyu Çıkrıkçı’daki bir tarım arazisine bağlayarak, algı yönetimi yapmaya ve eleştirilerden sıyrılmaya çalışıyor. Aslında Dalyan arazilerini satmaya kalkarken, yakınında arıtma tesisi olsun istemiyor. Ülkü Yolu’na 100 milyonun üzerinde para harcıyor, sahilde süsleme işleriyle uğraşıyor ama bu paralarla arıtma tesisi yapmıyor. Şimdi arıtmayı uzaklara taşımaya kalkanlar, daha 2019 seçiminden önce mevcut 57 dönümle birlikte, hemen yanındaki 168 dönüm Hazine arazisini istediklerini ne çabuk unuttular acaba? Zaten konuyu getirip de Zeytinli Arıtması’na sıkıştırmak gerçekleri saptırmak anlamına geliyor. Güre ne olacak? Körfez’deki diğer ilçelerin arıtmaları ne olacak? Derelerin durumu ne olacak? Hepsine bir çözümü yok Büyükşehir Belediyesi’nin. Körfez’in bir bütün olduğunu anlayamıyor. Sadece çayın taşıyla elin kuşunu vurmaya, bedava arsa sahibi olmaya yönelik, şirket gibi belediye yönetmek isteyen bir anlayışları var. Büyükşehir’in iş yapma yöntemiyle ve Körfez’e karşı olumsuz bakışıyla bu sorunu halledilemeyeceği çoktan belli oldu. O nedenle de, Çevre Bakanlığı artık devreye girmek zorunda.
Burada yaşayan vatandaşlar bir beş sene daha bekleyemezler. Körfez can çekişiyor, tamamen kirletilirse mutlaka 10 misli bedel ödenecek temizlemek için. Dolayısıyla, bir master plan hazırlanmalı ve bir an önce yatırımlara başlanmalı. Yoksa Körfez sağlıklı bir yaşam alanı olmaktan çıkacak tümüyle. Bizler hakkımız olan bu yatırımları istiyoruz. Körfez’in sesinin duyulmasını istiyoruz. Zaten bu sene itiraz sesleri de iyice yükseldi. Peki bu sefer de sonuç alamazsak ne olacak? Elbette susmayacağız. Zira Körfez’i korumak, hem yaşam alanımızı, hem vatanımızı ve hem de gezegenimizi korumak anlamına geliyor bizim için. Mücadeleye sonuna kadar ve usanmadan devam edeceğiz” dedi.